Sanırım Lord bulunmuş, ÖY o zaman.
Sessiz ve sessiz bir gece daha.Gökyüzünü avcunda hissediyordu Dean. Ay yerli yerinde fakat yıldızlar yerinde yoktu. Bir an için tüm dünyanın hakimiymiş gibi hissetti kendini. Sonu gelmeyen sessizliğin içine , karanlığa doğru yürüyordu bilinçsizce. Hiç bir amacı yoktu. Sadece yürüyor ve kendisine saçma gelen düşünceleri zihninden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Oldukça sinirliydi , ama garip kişiliği sinirini yenmesinde ona yardımcı oluyordu. Kendini beğenmiş biri değildi , sadece etrafındaki insanları etkilerdi. Etkilenmiş olan insanlar onu normal değil sadece farklı olarak görür ona göre davranırlardı. Dean tüm bu saçmalıklardan sıkılmış , tüm eşyalarını olduğu gibi bırakıp en uzağa cisimlenmişti. Yalan dünyanın en büyük yalanlarıyla canı yanıyordu. Tıpkı gökyüzü gibi yanlız kalmış , bu sıcak yaz gününde terliyordu.
Yorulmuştu ve acıkmıştı. Gözünü gökyüzünden ayırmadan bir süre yürüdükten sonra kafasını yürüdüğü karanlık ormana çevirdi. Kurtların uluma sesleri sessiz geceyi delip geçmiş , Dean'in içindeki hayvani gücü ortaya çıkarmıştı. Kendini en yakın ağacın altına attıktan sonra beline astığı genişletilmiş portatif çantasını açtı. Yanına alabileceği tek şey olan kurutulmuş eti çıkarıp önüne koydu. Bu yiyecekten neredeyse nefret
edecekti. Daha üç ay önce araştırmaları için avrupa gezisine çıkmış , iki ay boyunca bu lanet yiyeceği yemişti. Hiçbir zaman çaresiz olmadığını hatırlattı bu yiyecek ona. "Acaba bu yiyeceği yemekten başka bir çaresi olmayışı bir çaresizlikmiydi?" Evet saçma düşünceler yeniden beynini sarıp sarmalamıştı. Bu düşünceleri tekrar uzaklaştırdıktan sonra yemeğini yedi. "Acaba sıradan bir insan böyle bir yerde gecenin bu saatinde napardı ?" Dean bu tarz şeyleri düşünüp hayal etmekten büyük zevk alırdı. Komplo teorisi yaratmakta üstüne kimseyi tanımazdı. Tamamen psikopat ve sapık ruhluydu. Kişiliğinin getirisi olarak asasını ölümcül derecede kullanır , her an her teklikeye karşı kendini hazır hissederdi. Dean tamamen profesyoneldi , çok şey yaşamış çok şey geçirmişti. İnsanlar onun uzmanlık alanıydı.
Sonunda yemeğini sindirebilmiş , gece kadar siyah olan gömleğinin cebinden sarma sigarasını çıkarmıştı. Şekilli parmakları yorulmuş ve yıpranmıştı fakat hala asayı düzgün kullanabilecek haldeydiler. İnce parmaklarıyla sigarasını düzelttikten sonra ağzına bıraktı. Tütünün o keskin kokusu burnunu doldurmuş , beni yak diye bağırıyordu. Basit bir hareket ile tütünler tutuştu ve yanma reaksyonuna girip karbonmonoksit salgılamaya başladılar. Dean bu lanetşeyin kendine ne derece zarar verdiğini gayet iyi biliyordu fakat
sigarasının dumanından vazgeçemiyordu. Dumanla oynamayı seviyordu ve tamamen dudak tiryakisiydi.
Keyiflesigarasını içtikten sonra kendini tamamen bilinmez olan yola attı. Hala nereye gittiğini bilmesede hislerine güveniyordu. En kötü ihtimalle birkaç seherbazla uğraşırım diye düşündü. Antreman yapmayalı uzun zamanolmuştu. Kurtların sesleri hala gecenin sessizliğinde yolculuk yapıyor, sessizliği avlıyordu. Garip olan tek şey seslerin ona yaklaşmasıydı.Ya büyük bir aptallık yapıp yoluna devam edecekti , yada kendini riske atmadan minik bir kamp kurup sabahı bekliyecekti. Dean yine kendinitutamamış , teklikeye koşmaya karar vermişti. Hala neye güvendiğini bilmiyordu. Evet kendinden emindi fakat on kurtadamla baş edecek halide yoktu. Elinden gelen tek şey karnı tok tek bir kurtadamla karşılaşmak için dua etmekti.
Sesler yaklaşık on dakikadır hiç duyulmamış , Dean ise durmadan yürümeye devam etmişti. Sağ tarafından gelen suyun sesini yeni duymuş oradaki nehrin varlığını anlamıştı. Bu durumda herhangi bir insan matarasına su doldururdu fakat Dean su yerine çantasında konyak bulundururdu. Bağımlı olmasada alkole düşkündü. Suyun sesinden susuzluğu aklına gelmiş olmalıydıki çantasından bir şişe konyak çıkarıp kafasına dikti. Minik bir taşa basmamak için ayağını biçimsizce yerden çekerken elinin tersiyle ağzını sildi. Konyağıno acı tadı dişlerini sızlatarak boğazından miğdesine indiğinde ardı ardına iki uluma sesi duydu. Bu seferki uluma sesleri çok yakından geliyordu , neredeyse seslerin sahiplerini ensesinde hissetmişti. İki farklı uluma sesi , iki kurtadam. Dean hızlı düşünüp , çabuk karar verirdi. Hemen sağındaki dev çınarın altına koşup dede yadigarı asasını çekti.
Herzamanki gibi uygun anı beklerken olabilecek şeyleri önceden tahmin etmeye çalıştı. Ya Dean'i farketmeden gideceklerdi , yada Dean kanının son damlasına kadar savaşacaktı. Kurtadamlar gerçekten güçlü ve Dean'in saygı duyduğu yaratıklardı. Ama onlar birer hayvandı , Deanden zeki değillerdi. Dev çınarın gövdesini kendine siper eden Dean , sarkmış bir dalı kullanarak kendini kamufle ettikten sonra puslu ormanın derinliklerinde bir yaşam belirtisi görmeyi bekledi. Geçen beş dakika ona beş sene gibi gelmiş , fakat sonunda tahmin ettiği gibi iki kurtadam ormanın karanlık ucundan birer gölge gibi ortaya çıkmış etrafı koklayarak kendine doğru yaklaşmaya başlamışlardı.
"Düşün Dean düşün!" Bir anda kendine küfretmeye başlamıştı. Yorgundu ve biraz uykusu vardı , hızlı düşünemiyordu. Eski bir numara aklına geldi , uzun zaman önce gençken bir yetiyi öldürürken kullandığı bir numara... Gözleri bir kaya arıyordu , dev bir trollü bile devirebilecek bir kaya. Sonunda istediği ebatlarda bir kaya bulmuştu , kontrol etmek için tekrar kurtadamlara baktı. Şimdiyse ikisi dağılmış biri ağacın solunda diğeri sağındaydı. Eğer bu işi çabuk bitirmek istiyorsa ikisini bir arada halletmeliydi. "Düşün Dean düşün!"
Dean umulmadık bir hızla kendini iki kurtadamında görebileceği açıklığa attı. Ani haraketle önce ürken kurtadamlar sonunda karınlarını doyurabilecek birşey bulmuştu , ikiside koşmak için bacaklarını gerdi. Dean herşeyi planlamıştı , iki kurtadam üzerine koşacaktı. Ve öyle de oldu. İki kurtadam Dean'e koşarken o düşüncelerini topladı , aralarında yirmi metre varken arkasında duran dev kayaya " Wingardium Leviosa " diye seslendi. Asasının zarif bir hareketiyle önüne getirdiği kayayı " Depulso " diye fısıldıyarak gözü dönmüş iki kurtadama beyzbol topu gibi yolladı. Aç yaratıklar ne olduklarını anlayamadan ezilerek can verdiler. Dean kayanın altında ezilerek ölen kurtadamların , kayanın çarparak çıkardığı sesle , yaratıkların kemiklerinden gelen kırılma ve ezilme seslerini ayırabilmişti. Biraz miğdesi bulansada kendini siper ettiği ağacın altına atabildi. Artık tek yapması sabahı bekleyip , lanet dünyanın yalanlarından kaçmaya devam etmekti.