Aphrodisia Swensén Düello Sanatları Profesörü ~ Zümrüdüanka Yoldaşlığı Başkan Yardımcısı
Mesaj Sayısı : 10 Ruh Hali : Nereden : Fransa
Seviye RP Puanı: (100/100)
| Konu: Aphrodisia Swensén Perş. Eyl. 03, 2009 11:11 pm | |
| Düello Profesörü [Aslında yazmıyor ; ama düello sanatının ince ayrıntılarını öğreticek biri lazım diye düşündüm.] Diğer karakterimle yaptığım bir Rp'i koyuyorum. - Diamondie De Laqué demiş ki:
- Güneşin parlak yüzünü gösterdiği ilk saatlerde yatağımda öylece duruyordum. Gecenin ilerleyen saatlerinden beri öyle duruyordum. Perşembe gününün ağır yükünü omuzlarımda hissederek doğruldum. Kendimi buraya ait değilmiş gibi hissetmeme sebep olucak çeşitli sebeplerim vardı. En başta hiç arkadaşım olmadığını farketmiştim. Ravenclaw'lular çok durgundu. Birini bulmak için çok çabalasamda hareketli birini bulmak zordu. Bedenimden kayan yorgan kucağıma düştü. Kollarımı ileri doğru uzatarak esnedim. Esnek vücudum bu esneme karşısında kendine gelmişti. Sıra uykusuz gözlerimi soğuk suyla uyandırmaya gelmişti. Yatağımdan doğruldum. Ayaklarımı sırayla pofuduk terliklerime geçirdim. Yumuşadık tühleri ayaklarımı gıdıklarken banyoya doğru yürüdüm. Ortak banyoda daha kismecikler yoktu. Açık kalan musluktan damlayan suyun sesi banyoda yankılanıyordu. Banyonun önünde pofuduklarımı çıkardım. Çığlak tenim soğuk zeminle buluştuğunda hafif bir ürperme hissettim. Ufak avuçlarıma dolan suyu yüzüme çarptım. Suyun yankılanışları arasında ' Ne düzel bir sabah. ' diyen birini duydum. Başta etrafıma bakındım. Sonra bunun Lavinia'dan geldiğini farkettim. İblis gene içindeydi. Onu düşünmemeye çalışarak yüzümü yıkamaya devam ettim. Her seferinde daha fazla suyu çarpıyordum. Sonunda dayanamayarak ' Bu gün beni rahat bırak! ' diye bağırdım. Beni dinliyordu. Gerçekten hiç bir şey demeden bedenimi terkediyordu. Bunu hissettiğimde içime bir mutluluk dolmuştu. Aynaya geri döndüm. Birden arkamda bir suliyet gördüm. Yerimden sıçradığımda bunun benim yaşlarımda bir kız olduğunu gördüm. Bağrışım üzerine korkmuş olmalıydı. Hafifce gülümsemeye çalışarak banyoyu hemen terkettim.
Kahvaltıya indiğimde okulun uyanmakta olduğunu gördüm. Saçlarını düzeltmeye çalışan süs meraklıları bir tarafta oturuyorlardı. Kızların hemen ilersiinde bir grup erkek aralarında muhabbet ediyordu. Ravenclaw'lular her zamanki gibi onlardan ayrı oturup sessiz bir biçimde yemek yiyordu. Bu tabloyu gördüğümde gene canım sıkıldı. Bu insanların bu kadr ruhsuz olduğuna inanamıyordum. Masaların arasından geçerken bir kaç büyük sınıfın laf attığını duydum. Buna aldırmadan ilerlemeye devam ettim. Burnuma gelen ballı börek kokusunu içime çektim. Salonun en işlek yerlerinden birine oturdum. Yanıma gelen kız beni hiç görmemiş gibi arkadaşını çağardı. İkisi burayı işgal edince bende onalara sinirli bir biçimde baktım. Ballı böreklerden bir tane alarak ağzıma attım. Kız bana yukardan bakıyordu. Hemen arkamı döndüm. Hafif bir gülümsemeyle ' Sığamadıysan daha fazla yeme bence. ' dedim. Kız bir an ne diyeceğini şaşırdı. Suratı başta kırmızı bir hal aldı. Bütün masa gülmeye başlamıştı. Sonunda o kırmızı hafif bir mora çalmaya başladığıdna kızın kalktığını gördüm. Hemen biraz daha yayıldım. Masanın gülüşmeleri arasında bir oğlan dikkatimi çekmişti. Diğerleri arasında hafifce bana baktı. Onun benim dediğime güldüğünü anlayınca hafifce gülümsedim. Daha sonra ona aldırmıyormuş gibi yaparak önüme döndüm. Çocuk bir an ne olduğunu şaşırdığına emindim. Buna aldırmadan kahvaltımı bitirdim. Bütün o gülüşmelerin arasında ilk İksir dersine yetilmek için aceleyle salonu terkettim.
İnsanın kanına işleyen zindanların arasından geçiyordum. Tüğlerim hafifce yukarı kalkmıştı. Kendimi güvene almak için elim mutlaka asamı tutuyordu. Etrafa bakınarak yürüyordum. Başım daima dik duruyordu. Parmaklarımın ucunda asam oldukça rahattım. Arkamdan gelen ayak seslerine aldırmıyordum. Slytherin ortak salonunda burda olduğunu biliyordum. Bu yüzden hızla ilerliyordu. Slytherin'lilerle karşılaşmayı onalrın mekanında istemezdim. Aslında bu iyi olurdu ; ama derse geç kalmayacağım bir zamanı tercih ederdim. Yıpranmış kapıya geldiğimde içeriden gelen hafif bir fokurdama sesi duydum. Kapı ardına kadar açıktı. Hemen içeri girdim. İçersi çok az güneş alıyordu. Her ne kadar temizlenmiş olsada rutubet her yerdeydi. İkdir dersliğine yakışan bir kokusu vardı. Kazanlar dört masaya yerlreştirilmişti. Masalar düzenli dursalarda eski oldukları hemen farkediliyordu. Ravenclaw masasına geçtim. Profesör'ün tatlı gülümsemesini gördüğümde onun iyiliği sevdiğini anladım. Dersinin nasıl geçeceğini bilmesemde onu iksir hocası olmak için pek bir mutlu buldum. Özellikle böyle bir sınıfta durmadan gülüsmeyen biri ayrı bir garip duruyordu. Bunu kafamdan silmeye çalışırken kapının kapanma sesini duydum. sonunda ders başlıyor diye düşünerek biraz daha dikeldim. Önceki dersten bir şeyler söylemeye başlamıştı.Önceki derste bu gün iksir dersini işleyeceğimizi gerçektende söylemişti. Bunu çok net hatırlıyordum. Hafızama güvenirdim. Beni hiç yanıltmamıştı. Bir kız önde sekreter gibi kafasını sallamıştı. Hafifce gülümsiyerek ona baktım. Kız biraz mahçup bir biçimde önüne baktı. Profesör bu sırada kitapları işaret ederek sayfa on üçü açmamızı istemişti. İksirimizi öğrenmek için sabırsızlanarak sayfaları çevirdim. Kitapta sayfayu bulduğumda durdum. Aslıdna kitabı karıştırmıştım ; ama pek bir şey hatırlamıyordum. İksirin aşamalarını sırayla söyleyeceğini duyduğumda bir an duraksadım. Bize aşamaları söylediğidne yetişemeyenler olacaktı mutlaka veya daha fazla beklemesi gerekenler. Bu yüzden iksir bozulabilirdi. Bir an bunu düşünsemde bir bildiği olduğundan emindim. Tahtaya döndü ve mazemeleri büyük harflerle yazmaya başladı. Başımı kaldırıp dolaptaki izlahamın bitmesini beklerken mazemeleri ezberledim.
*Donmuş Külbükül Yumurtası *Doğranmış Ağaç Yılanı Derisi *Çöpleme Şurubu *Toz haline getirilmiş Ay Taşı *İskorbüt Otu
Öğrenciler Profesör'ün demesiyle daha fazla yığıldı. Bir süre onalrı bekledikten sonra durgunlaştığını farkettim. Hiç istifimi bozmadan kalktım. Herkezden sonra dolaba yaklaştım. Mazemelerin kalan en iyilerini seçerek aldım. Dolabın ahşap döşemesinin üzerine dizilmiş her kavanozda ayrı bir mazeme vardı. Bu dolap daha öğrenciler içindi. Profesör'ün özel dolabını merak eder olmuştum. Dolabın büyüklüğüne bir göz gezdirdiğimde gerçekten güzel olduğunu anladım. Kavanozlar özenle işaretlenmişti. Hepsi belli bir sıraya göre dizilmişti. Dolapta tıpkı masalar gibi eskiydi. Üstü çentik çentikti. Mazemeleri alıp yerime geçtiğimde Profesör bilgi vermeye başlamıştı. Onun dediklerinden bu iksirin genelde Şifacılar tarafından kullanıldığını çıkardım. Yanıklarımızı iyileştirmek için işe yarayan bu iksir bana yararlı olabilirdi. Profesör iksirin kırk dakikamızı alacağını söylediğinde saatime baktım. Dersin bitmesine yaklaşık kırkbeş , elli dakika vardı. Bu iksiri tamamlamak ve sonuçları görmek için yeterliydi.
Profesör sustuğunda hemen kitabımı karıştırdım. Orda en başta Donmuş Külbükül Yumurtası'nı dikkatle ayırarak kaynayan iksir sıvımızın içine atacağımızı belirtiyordu. Aynen dediği şekilde sıvının içine dikkatle ayırdım. İçindeki yeşilimsi kusmuk sıvısını iksir kazanıma boşalttım. Bir dakika kadar karıştırmaya başladım. Kazanımdan hafif bir kaynama sesi geliyordu. Kokusu gerçekten kötü bir hal almıştı. Dersliğin kokusu bütün bu kazanlarla birlikte daha kötü oluyordu. Kazanımı bir süre karıştırdıktan sonra Profesör'ün ilk önerisini duydum. Onun önerisiyle hemen parmak uçlarında doğruldum. Kazanımın içine baktım. Gerçektende saydam değildi. Kazanımın dibindeki siyahlığı görebilmek için biraz Ay Taşı tozunu serptim. Bir kaç dakika sonra Profesör'ün dediği saydamlığı aldı. Bu yüzden dikkatlice kitaba geri döndüm. Ağaç yılanı derisini ince , uzun bir biçimde doğramamızı istiyordu. Önerisine uyarak deriyi elime aldım. Bu biraz kötü bir durumdu. Sivri bıçağı alarak tarif edilen şekilde doğramaya başladım. Her parçanın eşit olması gerekiyormuş. Bu yüzden özenle doğruyordum. Sonunda parçaları kazana attım. Uzun süre karıştırdım. Başta topak topak olan Ağaç Yılanı derileri sonradan düzeldi. Şimdi sadece çorba yapar gibi karıştırıyordum. Tekrar kitaba bakıcakken Profesör'ün sesini duydum. Bizim iksirimizin akışkan olmasını söylüyordu. Bu gerçekten iyi gidiyorum anlamına geliyordu.
İksir artık iyice fokurdamaya başladığında kitap bana Çöpleme Şurubunu eklememi söyledi. İksirin fokurdamasını bir süre bekledikten sonra yarım litre şurubu ekledim. Bir süre karıştırdım. Kendimden emindim. Kitabın dediği ehr eşye uyuyordum. Kitaplara uymak benim asıl yeteneğimdi. Onlarla iç içeydim. Tam olarak ne dediklerini anlamakta ustaydım. Bu yüzden mutlulukla karıştırmaya başladım. Saydamlığını kaybetmeden açık sarı renk maviye dönmeye başladı. Saydam , berrak bir sıvı haline geldiğinde Profesör'ün bunları dediğini duydum. Bu beni daha çok mutlu etti. Onun aramızda dolanışını izledim. Benim yanıma geldiğinde kitabımla uğraşıyordum. Benim kazanıma şöyle bir baktı. Başını hafifçe salladı. Bende mutlulukla kitabıma geri döndüm. Dikkatlice hareket ediyordum. İlk dersten hata yapmak istemiyordum. Geriye sadece bir mazemem kalmıştı. Kitap bana İskorbüt Otu'ndan sonra bir yarım litre daha Çöpleme Şurubu katmamı söylemişti. Otu ince ince doğradıktan sonra kazana serptim. Hemen şurubu yarım litre ölçüp kazana döktüm. Karıştırmaya başladım.
Sınıf çok sıcak olmaya başlamıştı. Prorfesör camları açmaya başladı. Buna sevinerek anlımı elimin tersiyle sildim. Kazanın başında parmaklarımın ucunda dikleşerek durdum. Kazandaki sıvı koyulaşmaya başlamıştı. Bir andan sonra koyulaşmıyordu ; ama ben bu kadarının yeterli olduğunu düşünüyordum. Sporfesör camları açtıktan sonra kazanların arasında dolaşmaya başladı. Profesör'ün yanıma geldiğini hisssettim. Kızıl saçlarımına rasında kahverengi bir saç tutamı olduğunu görünce hemen arkamdan baktığını anladım. Kazanımı incelemişti. Daha sonra yanımdakinin kazanına geçmişti. İncelemesi bittiğinde kırk dakikanın dolduğunu söyledi. Kokusunun Profesör'ün dediği gibi ferahlatıcı olduğunu hissediyordum. En azından ilk başladığımdan daha ferahlatıcıydı. Kazanımı indirmek için yoğun ejderha dersii eldivenlerimi geçirdim. Kasanı içi kulbundan tutarak indirdim. Ateşi söndürdğm ve soğumaya bıraktım. Mavi kıvamını almıştı. Kokusu bence yeterince iyiydi ; ama tabi buna ben akrar veremezdim. Gerçi bütün bu karışık kokular arasında net bir koku almak zordu.
Kazanımın soğumasını beklerken yan masadaki kızla iksirlerimizi karşılaştırdık. Benim iksirim onunkine göre daha iyi duruyordu. Buda benims evinmeme onun üzülmesine yol açmıştı. Kitabı anlamak yapmanın yarısı olduğuna karar verdim. İksir kitabını artık daha fazla karıştıracaktım. Profesör bize şişelerimizi dağıttığında hemen elime bir kepçe aldım. Şişemin ufak camından bakarak belli çizgiye gelene kadar iksirle doldurdum İksirim hafifce şişenin öbür tarafını gösteriyordu. Mavisi biraz daha koyuydu ; ama lacivert iksirlerde olduğundan halimden memnundum. Şişemin üzerine ufak yapışkanla adımı yazdım. Diğerleriyle beraber Profesör'ün masasına bırakmak üzere gittim. Profesör masada oturmuş bunu cesaretlendiriyordu. Şişeyi bırakırken ' Teşekkürler Profesör. ' dedim. Gülüsemesini sevmiştim. İlk defa bu kadar iyilik meraklısı birini sevmiştim. Zil bir kez daha kulaklarımı sağır etmek için çalmaya başladığında Profesör'ün kalktığını gördüm. Hemen kazanımı sihirle temizledim. Diğerleri kitaplarını tutuyordu. Bende hemen kitabımı kaparak sınıftan çıktım.
| |
|
Evaline A. Brielle Uçuş Profesörü ~ Müdüre Yardımcısı
Mesaj Sayısı : 406 Nereden : İrlanda ♥
| Konu: Geri: Aphrodisia Swensén Cuma Eyl. 04, 2009 2:57 pm | |
| kabul edildiniz, rütbenizi veriyorum... | |
|